3 Haziran 2013 Pazartesi

Taksim Gezi Parkı Olayının Bilim Dünyasına Etkisi

Günlerdir durmak bilmeyen ve artık gezi parkı olayının dışına Taksim olayları, tüm Türkiye'ye hatta dünyaya sıçradı ve Türkiye'yi bir iç savaşa doğru sürüklüyor. Türkiye ve dünyayı kasıp kavuran böyle bir kaos ortamı, elbette akademik ve teknolojik büyümeyi de gölgede bırakacaktır. Bu şekilde bir ortam içerisinde birisi çıkıp da şöyle bir araştırma yaptık, ya da şöyle bulgular elde ettik, şunları gözlemledik gibi alakasız konulardan bahsederse, hem halkın hem liderlerin gözünde, konuyu kapatmaya, olayları arka planda bırakmaya çalışıyor damgası yiyecektir ve bu sefer bilim dünyası hepten sarsılacaktır. Bütün bunlar düşünüldüğünde, gezi parkı olayları yalnızca bir iç savaşın değil, bilimsel ve akademik bir gerilemenin habercisidir.

30 Mayıs 2013 Perşembe

Düzenli Seks Hayatı

Bazı cinsel sorunlar vardır, ve bunların düzelme tarihi daima evlendikten sonraya tekabül eder. Örneğin erken ya da geç boşalma sorunu yaşayan erkek/ bayanlar, ya da menstürasyon dönemleri düzensiz olan bayanlar için söylenen söz daima, evlendikten sonra düzelir, şeklinde olmuştur. Peki neden? Evlenince ne oluyor? Bu cinsel sorunlar nasıl oluyor da ortadan kalkıyor?

İşte bu soruların cevabı da, makalemizin başlığında gizlidir: Düzenli Seks Hayatı.  Evlendikten sonra bireyler daha düzenli bir seks hayatı oluşuyor ve bu da kişinin yaşadığı cinsel sorunları ortadan kaldırıyor. Bekar insanlar ya çok düzensiz yani kiminle yatıp kalktığı belli olmayan bir seks hayatı yaşar, ya da seks hayatını ekran başında geçirir. Ancak evlendikten sonra tek bir kişiyle ve düzenli aralıklarla düzenli sürelerle yapılan seks sonrası bu sorunlar ortadan kalkmaktadır.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Doktorlar Nasıl Zengin Olur?

Doktorlar zengindir, peki neden? Yüksek maaş alırlar. Tamam da, yaşadıkları imkanlara, altlarındaki arabalara bakarsanız onlar maaşla alınacak şeyler değil. Demek ki doktorlar bir yerden daha bir şeyler kazanıyor, peki nereden, hemen bakalım.

Doktorlar, ilaç firmalarıyla anlaşmalar yaparlar, ve yazdıkları her ilaç için prim alırlar. İşte bu yüzden her doktora gidişinizde en az 2-3 farklı ilaç yazılır. Bunlar genelde aynı firma tarafından üretilen ilaçlardır ve doktorlar bunlardan para kazanır. Haydi bu biraz masumane sayılabilir, neticede farklı ilaç da verse aynı etkiyi yapacaktır, ancak etik açıdan tartışmaya açıktır.

Perdenin arkasında ise, ekranlarda gördüğümüz doktorlar var. Haberlerde, tartışma programlarında ya da reklamlarda. Bir doktor haber programına bir kış günü çıkıp da, domates çok faydalıdır, mutlaka her mevsim yiyin derse, domates satışları artacak ve doktor da bundan para kazanacaktır, öte yandan insanlar ise organik olmayan bu domatesler yüzünden hasta olup doktora giderek çemberi devam ettireceklerdir. Diş macunu reklamlarına çıkan doktorlardan söz etmeye gerek bile duymuyorum. Bu kadardı.

21 Mayıs 2013 Salı

Kağıt Güneş Enerjisi Paneli!

Dünya bilim tarihine adını altın harflerle yazdıracak bir buluş daha ortaya çıktı! Bildiğiniz gibi güneş panelleri güneş enerjisi elde etmek için uzun zamandır başarıyla kullanılıyordu, ancak bu sistem maliyeti sebebiyle çok fazla tercih edilmiyordu. Rocketnews24 sitesinden duyurulan habere göre Avustralyalı bilim insanları tarafından A3 kağıdından güneş enerjisi paneli üretildi! Kağıdın geliştirilmesindeki fikir ise, dahi ötesi! Özel kodlarla bilgisayarda hazırlanan A3 kağıdı büyüklüğündeki kağıt, yazıcıdan çıkarılıyor! Yazılan kodlar sayesinde, yazıcıdan çıkarken kağıdın maruz kaldığı ışınlar, bu kağıdı bir güneş enerjisi paneline çeviriyor! Ayrıca kağıt güneş panellerinin ise tanesinin 500 Watt'a kadar enerji sağlayabilmesi ise, bu kağıtların çok yakında gökdelenlerde yardımcı olarak kullanılabileceğini gösteriyor!

16 Mayıs 2013 Perşembe

DSM 5 Kullanmak için izin gerekecek!

DSM tanı el kitabı, 1950'li yıllardan beri değişerek ve gelişerek psikoloji ve psikiyatri alanlarında tanı koymak için geliştirilmiş bir el kitabıdır. DSM bir bilimsel kaynak değil, yalnızca bir araç olarak kullanan yardımcı bir kaynaktır. Şimdiye kadar geliştirilen tüm DSM kitaplarını kullanmak serbest olup, alıntı yapıldığında ise zaten bilimsel literatür gereği kaynak olarak gösteriliyordu. Ancak DSM 5 hazırlandı ve piyasaya sürülmeden önce bir şart koşuldu. DSM 5'ten yararlanmak ve alıntı yapmak artık Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iznine bağlandı. Yani ben bir makale yazsam ve DSM V kelimesini geçirmek istesem WHO'dan izin almak zorundayım. Bunun kadar anlamsız bir olay daha olamaz. Olmamalı. Bu kuralı ya da kanunu, adı her neyse, koyanlar bilmelidirler ki, bu tip kısıtlamalar geldikçe, alıntı yerine yapılan çalıntı sayıları da buna paralel olarak artacaktır. Alanda çalışan uzmanlar zaten etik gereği referans olarak DSM'yi veriyorlar, ve böyle bir izinle kimse uğraşmaz, uğraşamaz.

Bilimsellik adına kötü bir darbe olacak gibi.

10 Mayıs 2013 Cuma

Psikiyatri Doktoru Acilde!

Evet acil servislerde psikiyatri uzmanları da görev yapıyor! Ancak bunu bir skandal olarak paylaşmıyorum. Hayatımızı kimi zaman da ruh sağlığımızı emanet ettiğimiz doktorların bilgi ve tecrübesini ön plana çıkarıyorum. İnsanlar acil serviste psikiyatri doktorunu görünce şaşırıyor, ve bu mu beni tedavi edecek tarzı düşüncelere giriyorlar. Ancak bunun yanlış olduğu bilinmelidir. Unutmayınız ki psikiyatri uzmanları da 6 sene normal tıp eğitimi aldıktan sonra psikiyatri alanına yönelirler. Yani acil servisteki bir genel cerrah ne kadar tıbbi bilgiye sahipse, psikiyatri uzmanı da aynı bilgiye sahiptir. O yüzden telaş yapmayınız, sağlığınız emin ellerde. Hepsini geçin, sizleri sizden daha çok düşünen Sağlık Bakanlığı o doktora acilde görev yapma yetkisi verdiyse, bir bildiği vardır.

3 Mayıs 2013 Cuma

Psikiyatr - Psikolog Savaşı!

Değerli takipçilerimiz, sizler için bu hafta da yine psikoloji alanından bir konu seçtik. Bilim dünyası içerisine yıllardır süre gelen bir "savaş" hali söz konusu. Psikiyatrlar ve psikologlar arasında.
Psikiyatrlar, psikologların yeterli eğitimi almadıklarını ve bu sebeple bağımsız çalışamayacaklarını ileri sürerler. Aslında öyle demezler, ancak bu savaşın devamını isteyen psikologlar öyle yorumlarlar. Psikiyatrların asıl derdi, psikologların yaptıkları faaliyetlerin bir psikiyatr tarafından denetlenmesi. Yani kastedilen şudur. Psikolog 4 yıllık saçma bir eğitim almıştır, hakikaten saçmadır. Her türlü vak'a ve sorun öğretilir, ancak ne yapılacağı konusunda bir şey söylenmez. Oysa ki Psikiyatr demek en az 6 sene tıp öğrenimi görmüş, insanı her şeyiyle iyi tanıyan, davranışın nörolojik ve biyolojik kökenlerini bilen, bir de üzerine 4 sene psikiyatri uzmanlığı almış kişi demektir. E şimdi bu tabloya baktığınızda istenilen talep haksız mıdır?

Bir psikolog olarak, psikiyatrların bizleri denetlemesinden gayet memnunum, çünkü onlar kesinlikle bizden daha uzmanlar. Ayrıca alanda yapılan pek çok tanı ve tedavi psikologlar değil, psikiyatrlar tarafından geliştirilmiştir. Söz gelimi, Down Sendromunun kromozomal bir anomaliden kaynaklandığını psikologlar nasıl keşfetmiş olabilir? Ya da Rett sendromunda beynin 2 yaşından sonra gerilemeye başladığını? Bütün bunlar uzman psikiyatrlar tarafından keşfedilip alana kazandırılmıştır. Adamlar bu kadar saygıyı hak ediyor!

30 Nisan 2013 Salı

Gerçekten tedavi oluyor muyuz?


Hastalıklar ve ilaçlar günümüzün değişmez bir parçası. Başı ağrıyan her insan bir "arveles" içmiştir, grip olan her insan "thera flu ya da nurofen" içmiştir. Ancak bu yazıda ilaçlara farkı bir pencereden bakacağız.

Öncelikle şunu herkes bilmelidir ki, en basit bir aspirin bile vücut kimyasında tepkimeye girerek vücudun doğasını bozmaktadır. Benim tıbba bakışım doğal yönde. Doktorların "alternatif tıp" olarak adlandırdıkları bitkisel tedaviler, aslında gerçek tedavilerdir. Birazcık dini bilginiz ve inancınız varsa, hastalıkları yaratan Tanrının, tedavisini de doğada verdiğini az çok kestirebilirsiniz. İçtiğiniz ilaçların hepsi, evet hepsi tamamen ilaç firmalarının maddi çıkarları üzerine kuruludur, faydalarını yadsımıyoruz elbette bizi tedavi ediyor, ancak bunlara gerek yok!

Söz gelimi herkes bilmez, tarçın dediğimiz doğal ürün, kanserin birebir ilacıdır. Aynı şekilde tütün de mide ve bağırsak hastalıklarının en iyi ilacıdır. Bunun gibi daha pek çok doğal ürün bugün tedavi edilemez dediğimiz hastalıkları engelleyebiliyor. Ancak modern kapitalist dünya bize bunları araştırmak yerine ilaç almayı daha kolay ve cazip göstermiş ve böylece sistemini istediği şekilde yerleştirmektedir.

Neyse fazla uzatmak istemiyorum, yoksa kitapta yazacak bir şey kalmayacak. Son sözüm şudur ki, grip baş ağrısı vb basit durumlarda ilaca sarılmayın ilaçla 3 günde geçiyorsa yatarak 5 günde geçer, nane limon ıhlamur için. En azından kimyanız bozulmaz. Kalın sağlıcakla.

26 Nisan 2013 Cuma

Psikolojide Bilimsellik Kaygısı

İşte bu koltuklar, bu koltukların hikayesi, psikoloji diye bir "bilim" ortaya çıkardı. Bu bilimin kabul edilmesi epey zaman aldı, ancak sağ olsun John Watson, bu "bilim"i gerçekten bir bilim haline getirdi. Sigmund Freud tarafından ortaya atılan ögeler ve yapılan işler, hala bugün bile insanların psikoloji bilimi hakkında yanlış düşüncelere sahip olmasına sebep oldu. Freud'un yaptıklarından sonra psikoloji denince insanların akına işte bu deri koltuk, çocukluğa inmek gibi kavramlar girdi ve bunlar günümüzde hala böyle sanılmaktadır. İşte onlara sesleniyorum, psikolojide bunlar yok artık! 1930'lardan çıkmanızı rica ediyorum.

Ancak ne yazık ki halk arasındaki bu söylemlerin yaygınlığının yanında da günümüz psikologlarının yaptıkları işler de ne yazık ki insanları bu yönde düşünmeye sevk ediyor. Psikolojiye ilgi duyan her insanın elinde bir Freud kitabı görebilirsiniz. Bunun yanında profesyonel psikologların da %80'i klinik alanında çalışmakta olup, sürekli olarak "insanları sevmenin kararlara etkisi" gibi bilimle alakası olmayan konular üzerinde araştırmalar yapmaktadır. Bu araştırmaları bir şekilde öğrenen halk da bunu bir prim aracı olarak kullanmakta ve sürekli olarak yalan yanlış "psikolojide yapılan araştırmalara göre" diye başlayan cümleler duymaktayız.

Oysa ki ABD ve Avrupa'da görev alan psikologlar, "frontal lob hasarının kararlara etkisi" gibi daha gözle görülebilir şeyler üzerinde çalışıyorlar, hemen hepsi psikiyatri uzmanları ile koordineli olarak çalışıyor ve bilgi alış verişinde bulunuyor, oralarda her psikolog, aynı zamanda bir beyin kimyası uzmanı. Oysa bizde ise psikolog ve psikiyatri uzmanlarını bir odaya kapatsanız herhalde bir grup tamamen yok olacaktır.

İş böyle olunca ne halk ağzındaki yanlışlar düzeltilebiliyor, ne de kendimizi düzeltebiliyoruz. Üstelik bir de "psikoloji neden gelişmiyor" diye şikayet etmiyor muyuz? İşte buna deli oluyorum. Üye olduğum mail gruplarından birinde sürekli olarak "danışan yönlendirme, psikolog ihtiyacı, abi/abla" arayışı gibi konular paylaşılıyor, hiçbir bilimsel sempozyum duyurusu yok. Var tabii ki ancak, bunların da bilimselliği, yukarıda bahsettiğimiz türden: Çocukluk yaşantısında zorluk çekenler yetişkinlikte nasıl bir hayat sürerler?

19 Nisan 2013 Cuma

Yardım Etme Eğilimi

          Merhabalar sevgili dostlar, bugünkü yazı dizimizde sizlere psikoloji alanında yapılmış olan bir ampirik araştırmayı tanıtacağız. Bu araştırmada insanların yardım etme eğilimleri incelenmiş ve çevrede bulunan insan sayısı ile yardım etme davranışı arasındaki ilişkiler incelenmiştir.

Araştırma ABD'de bir sitede yapılmıştır ve araştırma gereği bir kadın çığlık çığlığa  yardım istemektedir. Görülen o ki, eğer kalabalık bir ortam varsa, yani yardım çağrısını duyan kişi sayısı fazla ise, insanların yardım etme ihtimali de o kadar azalıyor. Araştırma sonunda yardım etmeyen kişilere sorulduğunda "Çok kişi vardı, elbet birisi yardım eder diye düşündüm" benzeri cevaplar alındı. Halbuki çevrede bulunan insan sayısı az olduğu zaman, insanların sorumluluk bilinci yükselmekte ve yardıma meyilleri de aynı ölçüde artmaktadır. Çevrede fazla insan olunca "sorumluluğun dağılması" söz konusu olmaktadır.

Aynı araştırmada yine aynı sitede bu kez yüksek sesli bir bateri müzik çalındığında ise herkesin o kapıya koşması, insanların "bencil" yönünü ortaya koyması açısından çarpıcı bir bulgu niteliği taşımaktadır.

13 Nisan 2013 Cumartesi

Diş Çekmenin Tarihi

         Dişçilik 19. yüz yılda çok acı veren bir iş olarak yapılıyordu. Anestezik maddeler henüz keşfedilmediğinden diş çekimleri bir kerpeten yardımıyla bastırıp dişi çekme suretiyle acı ve kan içinde 30 saniyede gerçekleşiyordu. Dr. Horace Wells bu işe bir çözüm bulmak tıp tarihine geçmek için araştırmalarına başladı. O dönemde Azot Protoksit (N20) bugün Nitro olarak bilenen gaz, güldüren gaz olarak tanınıyordu ve parti eğlencelerinde kullanılıyordu. Wells bu gazı kullanarak kendi diş çekimini yaptırdı ve kahkahalar içinde bir diş çekimi acısız bir şekilde gerçekleşti. Ancak iş bunu bilim dünyasına sunmaya gelince, Wells'in hastası nitroyu yeteri kadar çekmediğinden dolayı yine acı ve kan içinde dişini çektirdi ve Wells hayal kırıklığına uğradı.

      Bu sırada Wells'in yardımcı olan Morton ise Eter üzerinde gizliden gizliye çalışmalarını sürdürüyordu ve ve eterin uyuşturucu etkisi sayesinde acısız bir şekilde diş çekimi gerçekleştirmeyi başarmıştı! Bunun üzerine mesleği bırakan Wells ise yıllar sonra geri döndü ve çalışmalarına devam etti.

    Wells bu kez de Kloroform isimli bir anestezik madde geliştirmiş ve bunun üzerinde 4 hafta kadar çalıştıktan sonra kendi üzerinde denemeye başlamış. Kloroformun beyindeki yarattığı uyuşturucu etki Wells'in halüsinasyonlar görmesine sebep olmuş ve aldığı yüksek doz nedeniyle de gerçeklikten tamamen kopar hale gelmiş. Bir gün bayan bir hastası Wells'i ziyarete geldiğinde, Wells eski asistanı Morton'un hayallerini görüyordu ve kızın söylediklerine aldırış etmiyordu, Morton'un söyledikleri karşısında sinirlenen Wells, eline aldığı sülfirik asit (H2SO4)'ü kızın yüzüne fırlatarak kızın yüzünü yaktı ve tutuklanarak ceza evine kondu.

Wells cezasını çektiği Tomb hapishanesinde yazdığı bir intihar mektubuyla birlikte usturayla intihar etti. Wells'in ölümünden 38 yıl sonra Dr. Jekyll ve Mr. Hyde romanı bu olaydan esinlenerek yazıldı.

Kullanılan bu 3 anestezik maddeden (nitro, eter, kloroform) yalnızca Azot Protoksit bugün modern tıpta hale kullanılmaktadır.

12 Nisan 2013 Cuma

Basketbol Oyunları

       Basketbol Oyunları genelde fare ile oynanan ve basket atmaya dayanan flash oyunlardan oluşmaktadır. Bu kategoride yer alan oyunlarda elinizdeki topu istenilen baskete sokarak sayı kazanmaya çalışıyorsunuz. Oyunların genel mantığı aynı olsa elbette kendi içinde de farklılıklar gösteriyor. Oyunların büyük çoğunluğu basketbola dayansa da, Çöpe Basket oyunu gibi bazı oyunlar da bu kategoride yer alırlar ve sıradan bir basketbol değildir. Bu tip oyunlarda amacınız yine aynı, size verilen nesneyi istenilen yere doğru şekilde atmak. Ancak oyunların konusu ve oynanışı fark ediyor elbette. Basketbol Oyunları kendi içinde kolay ve zor olarak ayrılsa da her türlüsü de size çok büyük keyif verecektir. Basketbol Oyunları Oyna.

10 Nisan 2013 Çarşamba

Barbie Oyunları

         Barbie Oyunları hemen hepsi fare ile oynanan flash oyunlardan oluşan oyun kategorisini ifade eder. Bu kategoride yer alan oyunlarda barbie kızının makyajını süsünü giyimini ve diğer her şeyini en baştan siz yapıyorsunuz. Kızları en güzel şekilde giydirip en güzel şekilde süslüyorsunuz. Kimi oyunlarda bunu konulu olarak yapıyorsunuz, yani kızları belirli bir konsepte göre giydirip süslüyorsunuz. Bunu yaparken de hem giysilerin birbirine nasıl uyduğunu göreceksiniz hem de çok eğleneceksiniz. Kimi oyunlarda tanınmış mankenleri süsleyeceksiniz, bazısında ise oyun yapımcıları tarafından çizilen kızlar üzerinde oynayacaksınız. Barbie Oyunları Oyna.

Stanley Milgram İtaat Deneyi

        Stanley Milgram 2. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen Nazi olaylarını,  yahudi katliamına psikolojik açıdan bir anlamak yüklemek için bir itaat deneyi gerçekleştirdi. Bu deneyi anlamanın en iyi yolu kendinizi denek olarak kabul etmenizdir.

Size, bir öğrenme deneyine katılacağınız söyleniyor. Bekleme salonunda orta yaşlı bir amca ile beklerken aranızda kısa bir diyalog yaşanıyor ve onun da deneye katılacağını ayrıca bir kalp rahatsızlığı olduğunu öğreniyorsunuz. Sonra aranızda kura çekiliyor ve siz öğretmen, diğer amca da öğrenci olarak seçiliyorsunuz. Öğrenci elektrikli bir sandalyeye bağlanır ve bir paravanın arkasına geçer, yani öğrenciyi görmeniz mümkün değildir. Amacınız size verilen kelime çiftlerini öğrenciye öğretmek. Öğrenci yanlış yanıt verdiği zaman da 15 Volt gibi düşük bir şoktan başlayarak elektrik şoku uygulamak. Her yanlış cevapta şoku bir derece artırıyorsunuz.

Başta her şey normal giden deneyde öğrenci yorulmaya ve yanlış cevaplar vermeye başlar siz de 15 volttan başlayarak şok vermeye geçersiniz. Daha sonra yanlış cevaplar ve şokun düzeyi artar. Paravanın arkasından öğrencinin bağırışları duyulur ve kalp hastalığı olduğunu söyleyerek rahatsızlandığını söyler. Ardından bilim adamı size deneye devam etmenizi söyler ve siz de devam ediyorsunuz.

İşler bu noktadan sonra kopuyor. İnsanların %65'i bu deneyde öğrenciye 220 volt şoku uyguladılar! Deneklerin yine %15'i de 450 Volt düzeyinde bir şok uyguladılar ve bu panelin altında da "öldürücü şok" diye yazmaktadır.

Deney bu şekilde ilerledi ancak işin aslı şu şekilde. Öğrenciniz bilim adamının asistanı ve size öğretmen rolü çıkacağı en baştan belli. Her iki kağıtta da öğretmen yazmaktadır ve asistan kendisine öğrenci çıktığını söyler.

Öğrenci paravanın arkasında aslında hiçbir işkence görmemektedir. Cevaplar, çığlıklar, haykırışlar ise bir ses kaydından öğretmene dinletilmektedir. Ancak denekler bunu bilmemekte ve kişinin gerçekten acı çektiğini düşünmektedirler. Ve dediğimiz gibi insanlar bunu bile bile 450 volt gibi öldürücü bir şoku öğrencilere uyguladılar.

Milgram bu deneyinde şunu gösterdi ki: İnsanlar bir otorite tarafından itaat altındayken, bir insana kolayca acı çektirebiliyordu. Nitekim Nazi subayları savaş sonrasında "biz sadece bize verilen emirleri yaptık" şeklinde kendilerini savunmuşlardı. Milgram'ın bu deneyi itaat konusunda bir mihenk taşı olsa da, kişilere yalan söylemesi ve onlara bu psikolojik acının yaşatılması konusunda etik bir ikilem olarak hala bugün bile tartışılmaktadır.


İşte deneyi gösteren İngilizce olarak bir video.


8 Nisan 2013 Pazartesi

Balon Patlatma Oyunları

        Balon Patlatma Oyunları çoğunlukla çocuklar arasında yaygın olarak oynanan ve renkli balonların olduğu oyunlardan oluşur. Bu kategorideki oyunların kimisinde aynı renkte balonları bir araya getirmeye çalışacaksınız, kimi oyunda balonların yerine toplar geçecek ve kimisinde ise bambaşka oyunlar oynayacaksınız. Bu sebeple, kolay oynanmasının da etkisiyle, çocuklar için hem eğitici hem de eğlenceli oyunlar ortaya çıkıyor. Çocuklar farklı kategoriye sahip oyunlar sayesinde sıkılmadan bu oyunları oynayabiliyorlar. Balon Patlatma oyunları ilkokul yaşındaki çocuklar için çok keyifli ve renkleri öğrenme açısından da çok faydalı oyunlardır. Balon Patlatma Oyunları Oyna.

7 Nisan 2013 Pazar

Araba Yarışı Oyunları

         Araba Yarışı Oyunları kategorisi uzun yıllardan beri flash oyunlar içerisinde popüler konumunu koruyor ve önümüzdeki yıllarda da koruyacak gibi görünüyor. Sebebi ise bu oyunların genelde yön tuşları ile kolayca oynanabilmesi ve her oyun birbirinden farklı olduğu için insanı sıkmaması olsa gerek. Bu ve bunun gibi daha pek çok sebeple araba yarışı sayfaları sıklıkla ziyaret ediliyor. Bu oyunların çoğunda yeni yollarda oynayabilmek için yarışları dereceyle bitirmek gerekiyor bu da oyunları daha heyecanlı kılıyor. Ancak bu kategoride yer alan oyunlar yalnızca yarış oyunları değil, arabalarla oynayabileceğiniz her türlü oyunlardır. Bunların içinde hırsız polis oyunlarından tutun da ralli yarışlarına kadar pek çok türde araba oyunu bulunabilir. Araba Yarışları Oyna.

5 Nisan 2013 Cuma

Zimbardo Hapishane Deneyi

        Psikolog Philip Zimbardo, psikoloji tarihine hem altın harflerle hem de kara bir lekeyle geçecek bir deneyi Stanford'da gerçekleştirdi. Bu araştırma "itaat, çatışma" gibi kavramları açıklaması açısından bir mihenk taşı, etik açıdan ise deyim yerindeyse tam bir "yüz karası" olarak nitelendirilmektedir. Deneyin amacını, gerçekleşişini ve sonuçlarını şöyle kısaca özetleyebiliriz:

      Zimbardo, insanların emir altındayken ve güç sahibi olduklarında nasıl davranacaklarını merak ediyordu ve bu sebeple psikiyatrik olarak sağlam olan üniversite öğrencilerinden oluşun bir grubu mahkumlar ve gardiyanlar olarak ikiye ayırdı ve bu kişileri yapay bir hapishanenin içerisine koyup kameralarla 24 saat izlemeye aldı. Başta kimse işin ciddiyetinde olmadığı için bir sorun yoktu. Ancak gün geçtikçe bazı mahkumlar söz dinlememeye, ve gardiyanlar da şiddet kullanmaya başladılar. Hatta gardiyanlar kameraların görmediği bir nokta keşfedip bir mahkumu öldüresiye dövdüler. Bunun üzerine deney iptal edildi ve Zimbardo teorisini doğruladı. İnsanlar gücü eline aldıklarında normalde yapmayacakları şeyleri yapabilir hale gelebiliyorlar.
      Zimbardo teorisi doğrulandığı için mutlu olduğunu ancak bunu kanıtlamanın başka bir yolu olmasını çok istediğini fakat bulamadığını açıkladı.

4 Nisan 2013 Perşembe

Araba Park Etme Oyunları

          Araba Park Etme Oyunları genellikle klavye ile oynanan ve bir arabayı belirtilen hedef doğrultusunda park etmeye dayanan oyunları içerir. Bu kategoride yer alan oyunlar adından da anlaşılacağı gibi arabaları park etme üzerine kuruludur. Amacınız arabayı çarpmadan ve en kısa sürede istenen noktaya doğru bir şekilde ulaştırmak. Tabii bu her zaman anlatıldığı kadar kolay olmuyor. Bazen trafikteki araçlarla mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz ve kimi zaman yolun karşı tarafına bile geçemiyorsunuz. Bu sebeple kolay olmadığı gibi zevkli de olan araba park etme oyunlarının kendi içinde de çeşitleri bulunuyor. Araba Park Etme Oyunları Oyna.

2 Nisan 2013 Salı

Ameliyat Oyunları

          Ameliyat Oyunları kategorisi sizlere hem doktorluk öğretecek hem de çok büyük keyif verecek. Ameliyat oyunlarını oynarken size talimatlar verilecek, bu talimatlar bazı oyunlarda Türkçe olarak bazı oyunlarda da İngilizce olarak yer alacak. Türkçe talimatlar hem konuyu anlamanız açısından hem de oyundan keyif almanız açısından çok daha faydalı tabii ki ancak her oyunun Türkçe'si bulunmuyor. Ancak İngilizce olarak oynanan ameliyat oyunlarında da ne yapmanız gerektiğini ekrandaki işaretçiler yardımıyla anlayabiliyorsunuz. Bu sebeple fazla bir sıkıntı yaşamayacaksınız. Türkçe oyunlarda tabii ki ayrıca bilgileri de daha rahat anlayabileceksiniz. Ameliyat Oyunları Oyna.

31 Mart 2013 Pazar

Bulaşıcı Akıl Hastalığı!

        15 Ağustos 1951 yılında Fransa'nın güneyinde başlayan akıl hastalıkları "salgını" sonucu 3 gün içerisinde dünya üzerinde 250 kişi delirdi ve bunların 32'si intihar sonucu hayatını kaybetti. Bu kişiler içerisinde ülkenin saygın doktorları da yer alıyordu ve gerçeklikten kopan insan sayısı git gide artıyordu. Bu olaylar sırrı çözülemeden kaldı. Ve tam 2 yıl 2 ay sonra 6500 km ötede Amerika'da vak'alar yeniden başladı. Olaylar yine çözülemeden kaldı ve 1994'te ölen kişilerin cesetleri çıkarılıp aile mezarlıklarına gömülmeden önce incelemeye alındı. Bu kişilerin bazılarında kanabinoid denilen marijuana türevi halüsinojenik maddeler bulundu ve bazılarının da yine halüsinasyonlara yol açan LSD maddesini aldıkları öne sürüldü. Ayrıca ölen/öldürülen kişilerden bazıları da devlet adına askeri araştırmalarda görev alıyordu.
      Olayların üzerinden 50 yıl geçtikten sonra olayı araştıran İtalyan asıllı Amerikalı gazeteci Albarelli, elde ettiği belgeler sayesinde, bu delilik salgınlarının LSD maddesinden kaynaklandığını keşfetti. LSD maddesinin ne amaçla kullanılacağı ve ne işe yaradığı o dönemlerde bilinmiyordu. CIA tarafından tutulan belgelerde bu ölümlerin LSD maddesinin denenmesi aşamasındaki deneylerden kaynaklandığı yazıyordu.
      Albarelli elde ettiği bulguları 2009 yılında yayınladı ve Amerikan hükümeti deneyin varlığını kabul etti  ve ölen kişilerin ailelerine 750,000 $ tazminat ödedi. Ancak hükümet bulguları ve ölüm sebebini açıklamazken, Fransa'da gerçekleşen ölümler ise cevapsız kaldı.

30 Mart 2013 Cumartesi

3D Oyunlar

         3D oyunların açılımı 3 Boyutlu Oyunlar olarak geçiyor. 3D Oyunlar kategorisinde, normal flash oyunlardan farklı olarak, 3 boyutlu olarak oynayabileceğiniz oyunlar bulunuyor. Bu oyunların içinde araba yarışlarından dövüş ve maç oyunlarına kadar pek çok oyun çeşidi bulunuyor. Bu oyunlar normallerinden farklı ve farklı boyutlarıyla görüyor ve oynuyorsunuz. 3 boyutlu oynamanın tabii ki zorlukları da bulunuyor. 2 boyutu kontrol etmek yerine 3 boyutu kontrol etmeniz gerekiyor ve bu da oyunları hem kolaylaştırıp hem zorlaştırıyor. 3D Oyunlar Oyna.

28 Mart 2013 Perşembe

2 Kişilik Oyunlar

      2 Kişilik Oyunlar, bir arkadaşınızla beraber oynayabileceğiniz çok güzel oyunları içeriyor. Futbol maçlarından savaş ve dövüş oyunlarına, nişan oyunlarından araba yarışlarına pek çok kategoride 2 Kişilik oyunlar bulabileceğiniz bu kategori, sizlere arkadaşlarınızla birlikte geçirebileceğiniz çok güzel dakikalar vaad ediyor. Bu oyunların başından saatlerce kalkmayacak ve birbirinizin rakibi olacaksınız. Kıyasıya mücadele edeceğiniz 2 Kişilik oyunlarda, bazen birbirinize sinir olacak bazen centilmence oyunlar oynayacaksınız. 2 Kişilik Oyunlar Oyna.

27 Mart 2013 Çarşamba

Beceri Oyunları

Beceri oyunları, flash oyun olmasına rağmen çocuklardan çok yetişkinlere hitap edebiliyor. Çok çeşitli oyun tipleri bulabileceğiniz bu kategoride amacınız bir nesneyi başka bir noktaya götürmek şeklinde oluyor. Fakat kimi oyunlarında da nişan alma ve hedef vurma gibi amaçlarınız oluyor. Bu tip oyunları İngilizce sitelerde Physics, Türkçe sitelerde ise Beceri Oyunları başlığı altında bulabilirsiniz. Bu oyunların hemen hepsi sadece fare ile oynanır. Bazıları çok basit olabileceği gibi, bazıları da sizi saatlerce uğraştırabilir ve zeka gerektiren tipleri ve yaratıcı düşünmeyi gerektirici tipleri bulunuyor. Sen de Beceri Oyunları Oyna ve flash oyunlara yeni bir pencereden bak!

26 Mart 2013 Salı

Mario Oyunları

90'lı yılların başlarında atari başından kalkamayışımızın nedeni olan Süper Mario’nun artık eski oyunlarını bulamasak da, oyun geliştiricileri, Mario severler için Süper Mario konulu benzer oyunlar geliştiriyorlar.  Hepimizin Mario oyunları oynayabilmesi için yapılan bu oyunlar, eski tadını vermese de, eski Mario’ları aratmıyor diyebiliriz. Mario Oyunları’nda yine Süper Mario ile oynuyorsunuz ancak bunların kiminde kamyon kullanırken, kiminde yine atarideki gibi zıplayarak altınları toplamaya çalışıyorsunuz. Her şeye rağmen atarideki Mario oyunlarının yerini tutması mümkün olmasa da yeni yapılan flash Mario oyunları da eskisi kadar zevkli olabiliyor. Mario severler bu oyunlardan zevk alıp, Süper Mario havasını tadacaklardır. Sen de hemen Mario oyna, bu heyecanı yeniden yaşa!

23 Mart 2013 Cumartesi

Tek bedende iki kişilik: Candy Jones Vakası

        Candy Jones, 1940-50 yıllarında Amerika'nın en popüler modellerinden biriydi. Jones, eşiyle ayrıldıktan sonra 1972'de ikinci kocası John Neville ile evlenmişti, ve bazen kafasından sesler duyduğundan şikayet ediyordu. Candy daha sonra kendisinden başka biriymiş gibi davranarak disosiyatif semptomlar göstermeye başladı. Bu davranışlardan şüphelenen kocası John, Candy'yi ikna ederek hipnotize etti ve yaptıkları görüşmeleri ses kaydına aldı. Hipnoz altındayken Candy Jones, isminin Arlene Grant olduğunu ve CIA için çalıştığını söylüyordu, ve bir öldürme görevinden bahsediyordu. Bunun karşısında şok olan kocası eşini uyandırdı ve ses kaydını ona da dinletti. Ardından Jones de kabul edince, hipnoz seansları devam etti ve buna birlikte bir anlam bulmaya çalıştılar. Jones, hipnoz sırasında ilk boşanmasının ardından çok kırıldığını ve arkasında iki çocuk bıraktığını söyledi ve bir komşusunun ona bir psikiyatri doktoru önerdiğini söyledi ve Dr. Jensen'a gittiğini belirtti.
       Amerika'da hipnoz ve beyin yıkama gibi yöntemler 1950-70 yılları arasında oldukça popülerdi. Kocası John da eşi Candy'nin bu gizli tekniklerden birine maruz bırakıldığına inanıyordu ve bunu yapanın Dr. Jensen olduğunu düşünüyordu. Jones, hipnozu sırasında 1966 yılından kaçırıldığından, elektrik sandalyeye bağlandığından bahsediyordu. Jones 1990 yılından doğal sebeplerden hayatını kaybetti ancak şu sorular ise hala bir tartışma konusu.

- Dr. Jensen CIA adına Candy Jones'a yeni bir kişilik mi yaratmıştı?
- Candy Jones boşanmanın yarattığı etkiden dolayı Disosiyatif Kişilik Bozukluğu mu geçiriyordu?
- Candy Jones'un tüm bu anlattıkları kocası John tarafından hipnoz sırasında bilerek/bilmeyerek mi yerleştirilmişti?
     Arlene Grant ismiyle ilgili bir nokta da şudur ki: Candy Jones'un orta ismi Arline, ve ayrıca çocukken yarattığı hayali arkadaşın ismi de Arlene. Ayrıca büyük annesinin ismi de Rosegrant. Bunlar da düşünüldüğünde Disosiyatif Kişilik Bozukluğu ihtimali daha baskın görünüyordu.

18 Mart 2013 Pazartesi

Psişik Savaş!

       1964 Sovyet Rusya'sında Nina Kulagina adlı bir kadının uykusunda nesneleri yere düşürmesi dikkat çekmişti, başta bunların kaza sonucu olduğunu sanılıyordu ancak daha sonraları Nina'nın telekinetik yetenekleri olabileceği düşünüldü ve Sovyet yönetimi Nina üzerinde araştırmalar yapmaya destek verdi. Nina gerçekten de hiç dokunmadan nesneler hareket ettirebiliyordu. Araştırma bir üst seviyeye taşındı. Bir kurbağanın kalbi söküldü ve bir kardiyografi cihazına bağlandı. Nina'nın düşünceleriyle bu kalbi attırmaya başlandığı gözlendi ve bu görüntüler kaydedildi. Nina ile çalışmalar sürerken CIA teşkilatının bunu öğrenmesi çok uzun sürmedi.

    1970 yılında harekete geçen Birleşik Devletler hükümeti bu Soğuk Savaş'ın bir Psişik Savaşa dönüşebileceğinden çekiniyordu. 1974 yılında Amerikan hükümeti Stargate Operasyonu adında bir proje başlattı ve Psişik Savaşçılar yetiştirmeye başladı. Bu kapsamda gönüllü olan vatan severler, CIA önderliğinde yürütülen deneylere katıldılar. Amerikan hükümeti işin bir üst seviyesindeydi, ve gönüllü kişilere dünya üzerinde rastgele bir koordinat verip, ne bulunduğunu sordular, ve gönüllü kişilerden bir kaçı bu koordinatta bulunan mekanları hatasız olarak söylemişlerdir.
    Ancak bir yandan çalışmalarını sürdüren MIT, uydu teknolojisini geliştirmiş ve bu teknolojinin insan tahmininden daha sağlam olduğu ve psişik savaşçı sayısının az olması nedeniyle, psişik savaş terk edildi.

Nina Kulagina 1984 yılında emekli oldu ve 1990 yılında doğal sebeplerden vefat etti.

15 Mart 2013 Cuma

Edison'ın bilinmeyen yüzü!

       1880'li yıllarda ampülü keşfetmesiyle büyük bir ün yakalayan, ve keşfettiği ampül aynı şekliyle 2013 senesinde bile yaygınlıkla kullanılan Thomas Edison'ın hikayesi, yalnızca bundan ibaret değil. Edison'ın ampülü keşfiyle DC şirketi olarak Edison eyaletin hemen her yerine elektrik satmış ve rakip firma olan Westinghouse AC şirketi yeni bir yol arayışına girmiş ve yüksek voltajlı elektriği uzak mesafelere götürmeyle ilgili çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalar sırasında bir çocuk elektrik çarpması sonucunda ölmüş ve gazetelere manşet olmuştur. Edison ise bu olayı hem rakibini yermek için bir fırsat olarak görmüş, ayrıca aklına dahiyane bir fikir daha gelmiştir. Elektriğin infazlarda kullanılmasının, acısız ve çabuk bir ölüme yol açacağını planlıyordur.

      Edison bunu keşfetmek için New York'ta pek çok hayvanı elektrikle ortalama 10 saniye içinde infaz ederek, teorisini doğrular yolda ilerliyordu. Daha sonra sıra insanların infazına gelmişti. Edison'ın ölmek isteyen kişilere ihtiyacı vardı. Bu sebeple New York'ta bulunan Auburn hapishanesine gitti ve denek arayışına girdi. William Cameron isimli mahkum, Edison'ın deneyinde ölmeye gönüllü olmuştu. Edison'ın düşüncesine göre hayvanlar 10 saniyede öldüğüne göre insanlar 20 saniyede ölmeliydi, ancak öyle olmadı. Edison, Westinghouse AC şirketinin yüksek voltajlı jeneratörlerini kullandı ve Cameron'a 1 dakika boyunca 1000 volt elektrik verdi, ancak Cameron hala hayattaydı Ardından voltaj 2 katına yani 2000 voltaja çıkarıldı ve deney devam etti.

     Edison'ın bu beklentisi yerini bulmamıştı. Elektrikle adam öldürmek fazlasıyla acılı ve uzun bir ölümdü. Cameron'ın ölümü 1 dakika 1000 voltaj ve 7 dakika 2000 voltaj olmak üzere toplam 8 acı içinde dakikayla gerçekleşmişti. Edison, bu deneyle ampülden sonra, bir işkence makinesi olarak kullanılan elektrikli sandalyeyi de keşfetmişti!

11 Mart 2013 Pazartesi

21 Gram - Ruhun Ağırlığı

      Hemen herkes "21 Gram" ölçüsü hakkında bir şeyler duymuştur. Şimdi ise, bu ağırlığın ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı, nasıl keşfedildiğini bilimsel kanıtlara dayanarak göreceğiz. İngiliz araştırmacı McDougall, dinine bağlı bir kişilik olmasıyla tanınıyordu, ve 20. yy'a henüz girilmişti ki, insanlardaki ruhun varlığını kanıtlamaya çalışıyordu. Bunun için de inanışın da var olan "ruhun bedeni terk etmesi"ne odaklandı ve şu şekilde bir deney gerçekleştirdi.  Ölüm döşeğinde olan insanları kantara bağladı ve insanlar öldüğünde ağırlıklarının ne kadar kaybolduğuna baktı. Dougall baktığında insanların öldüklerinde ağırlıklarını 3/4'ü 5/8'i gibi farklı olanlarda kaybettiklerini buldu. Daha sonra McDougall bunları sabitleme çabasına girdi ve, kan basıncı, kalp atışı, nabız gibi basınç etkilerinden doğan ağırlıkları çıkardığında, tüm deneklerinde ortalama 21 gramlık bir ağırlığa ulaştı.  Dougall bu 21 gramı ruhun ağırlığı olarak nitelendirse de, günümüzde bile halen daha bu ağırlığın nöral aktivite, kan dolaşımı, hücrelerdeki sıvıların yoğunluğu gibi pek çok faktörle açıklanabildiği ileri sürülmektedir.
    Henüz bu konuda hala bir bilgimiz yok, ancak McDougall'ın bulguları gerçekten enteresan ve bu ağırlığın ruha ait olup olmadığı bilinmiyor.

7 Mart 2013 Perşembe

Görünmezlik ve Işınlanma Efsanesi: Philadelphia Deneyi

       Philadelphia Deneyi, Amerikan Donanması tarafından 1943'te yapıldığı iddia edilen bir ışınlanma- görünmezlik deneyidir. Deneyin gerçekleştiğine dair net bir bilgi olmasa da, ortaya atılan iddialar oldukça dikkat çekici. Deneyden aslında kimsenin haberi yoktu, ancak deneyden sonra Carlos Miguel Allende isimli Meksikalı bir deniz askeri, deneyin gerçekleştiği USS Eldridge gemisinin yakınında bulunan muhafız gemide görevli bir personeldi. Ve olaydan sonra, astronomi araştırmacısı Jessup Morris'e yazdığı mektupta bu deneyde şahit olduklarını anlatmıştır. Morris ilk başta bunlara inanmamış ancak daha sonraları Allende'ye cevap yazmış ve daha detaylı bilgi istemiştir. İkinci gelen mektupta Carl M. Allende imzası bulunuyordu ve daha fazla bilgisinin olmadığını söylüyordu. Allende'nin anlattığına göre deney şu şekilde gerçekleşti:

Jeneratörler çalıştırıldı ve ardından yeşil bir sis bulutu ortaya çıktı, sis bulutu yükseldikçe USS Eldridge görünmez hale geldi ve sis bulutu ortadan kalktığında geminin yerinde yalnızca boş deniz vardı. Aradan bir kaç dakika geçti ve yeşil sis bulutu tekrar ortaya çıktı, gemi yavaş yavaş yeniden görünür oldu. Sis bulutu kaybolduğunda mürettebattan kusanlar, bilincini kaybedenler ve şaşkın şaşkın bakanlar görünüyordu. Bu deney aslında bir ışınlanma deneyi olarak tasarlanmıştı ancak görünmezlik elde edildi. Bundan bir kaç ay sonra deney yine aynı gemiyle aynı limanda tekrarlandı. Bu kez USS Eldridge ortadan kayboldu ve 640 km. ötede görünür hale geldi. Geminin bu mesafeye gidip gelmesi yalnızca birkaç dakika içinde olmuştu.

Ancak bu deneyden sonra mürettebatta çok daha garip şeyler görüldü. Bazıları kaybolmuştu, geri kalanlar ise ya aklını yitirmişti ya da doğaüstü psişik yetenekleri geliştirmişlerdi.

Dediğimiz gibi deneyin varlığı henüz bilinmiyor. Eğer daha fazla bilgi almak isterseniz 1984 yılında yapılan Philadelphia filmini izleyebilirsiniz.

6 Mart 2013 Çarşamba

Maymun-Adam Ordusu!

       Rus Biyolog Ilya Ivanovich Ivanov 28 Şubat 1927 tarihinde resmen başlattığı bilimsel araştırmasıyla hem etik tartışmaları, hem siyasi çekişmeleri hem de bilimsel darbelere konu oldu. Ivanov'un amacı yarı-insan yarı-şempanze yeni bir tür ortaya çıkarmaktı. Bunun için Sovyet yönetiminden destek istedi ve Sovyet yönetimi, yorulmayan, acıkmayan, her türlü koşulda savaşabilecek bir ordu hayali karşısında tüm kapılarını Ivanov'a açtı. Ivanoz yaptığı çalışmasında bir melezleştirme amaçlıyordu, bu sebeple ilk adımı erkek insan spermlerini dişi şempanzeleri enjekte etmek oldu. Bu enjeksiyon sonucunda dişi şempanzeler gebe kalmadı. Bundan sonuç alamayan Ivanov, en çok tartışmaya yol açan kısmına geçti. Bu kez bir erkek şempanzeden aldığı spermleri bir kadına enjekte etti ve Ivanov bundan da sonuç alamadı. Her ne kadar her iki deney de başarısız olsa da, tamamen bir bilim insanının kendini tatmin etmesi ve bir devletin çıkarları uğruna sağlıklı insan ve hayvanların cinsel fonksiyonları riske atılmıştır, ayrıca böyle bir melezleştirme gerçekleşseydi ne olacağı ise apayrı bir tartışma konusu olarak hala gündemde.

28 Şubat 2013 Perşembe

Maymunlarda beyin nakli deneyi - Robert White

Robert J. White, 1963 yılında maymunlar üzerinde beyin nakli gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bir maymunu öldürüp, beynine yapay olarak kan ve oksijen pompalayarak beyni hayatta tutan White, bu beyni başka bir maymunun kafasına yerleştirmiştir. Başlangıçta tüm tepkileriyle sağlıklı olan bu maymunlar, 12 saat içinde ölmüşlerdir. White, maymunlarda bir anomali olduğunu düşünerek, aynı deneyi 9 kez tekrarlamış ve her seferinde 2 sağlıklı maymun ölmüştür. White'ın amacı ise, büyük dahiler öldüklerinde, beyinlerinin başka bir vücutta kullanılabilir durumda olmasıydı. Ancak başarılı olamadı, fakat White'ın beyni hayatta tutma yöntemi modern tıpta bugün bile kullanılmaktadır. White, 2010 yılında vefat etmiştir.

27 Şubat 2013 Çarşamba

Gerçek Frankenstein

İtalyan fizikçi Giovanni Aldini, elektrik ve batarya teknolojilerinin gelişmesiyle elektriği, ölü bedenleri harekete geçirmek için kullanmaya karar vermiş ve bunu öncelikle hayvanlarda denemiştir. Kafası bedenlerinden tamamen ayrılmış bir ineğin kafasına elektrik şoku verdiğinde, kafanın titremesi, dilin ağızdan çıkması gibi "acı tepkileri" gözlenmiş, hatta hayvanın bedeninden ayrı olan gözleri de açılmıştır. Daha sonra bunu ölü insanlarda deneyen Baldini, ölü bedenlerin titrediğini, gözlerin açıldığını hatta cesetlerin neredeyse oturma konumuna gelecek kadar yerinden kalktığını göstermiştir. Baldini'nin bu çalışmaları, bugünkü elektro şok kalp masajını ortaya çıkarmıştır. Aldini ayrıca elektro şokunu canlı insanlarda da denemiştir ve kişilerde gözlenen geçici bir "sarhoşluk" havası ise bunun daha sonraları Elektro kompülsüf terapi adı altında Depresyon tedavisinde kullanılmasının temelini atmıştır. Aldini'nin bu çalışması ayrıca Mary Shelley'nin Frankenstein efsanesini oluşturmasına da temel oluşturmuştur.